DİKAD, “Farkındalık” çalışmasını işveren örgütlerindeki kadın temsiliyetine ayırdı: GÖRÜYORSUNUZ, ANLATMAYA GEREK YOK !
Diyarbakır İş Kadınları Derneği (DİKAD) Başkanı Reyhan Aktar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle bu yıl hazırladıkları “Farkındalık” çalışmasını, işveren örgütlerindeki kadın sayısının azlığına ayırdıklarını söyledi.
Tavacı Recep Usta’da kahvaltılı basın toplantısında konuşan DİKAD Başkanı Reyhan Aktar, geçmiş yıllardaki farkındalık çalışmalarında eşitliğe, şiddete ve barışa yer verdiklerini, bu yıl ise Oda ve Borsa seçimleri nedeniyle işveren örgütlerindeki kadın yönetici temsiliyetine dikkat çekmek için bir çalışma yaptıklarını ifade etti. Bu çalışmayı hazırlarken internette fenomen olan “Anlatmaya gerek yok” sloganını kullandıklarını belirten Aktar, şunları söyledi: “Geçmiş yıllarda kimi zaman eşitliği, kimi zaman şiddeti, kimi zamanda barışı esas alan çalışmalar yaptık. Bu yıl iş dünyasının gündeminde oda ve borsa seçimleri var. Oda ve borsalarda kadın girişimcilerimizin temsiliyetini konu edindik. Bugün kadın işverenler Türkiye ortalamasında yüzde 9-10’luk bir oranı temsil etmekte. Ama bugün oda ve borsaların yönetim kadrolarına, meclis üyelerine baktığımız zaman maalesef aynı oranı göremiyoruz. Kimi oda ve borsalarımızda yüzde 0, kimi oda ve borsalarda yüzde 0.5, 1 gibi çok trajik rakamlara ulaşıyoruz. Sizlerde göreceksiniz ki işveren kadınlarımızın bu tarz işveren örgütlerindeki temsiliyetine dair ne yazık ki resmi istatistik bile yok. Çünkü resmi istatistiklere konu olacak bir temsileyitimiz yok. Burada esas kaybımızın eşit temsiliyet olmadığı, burada esas kaygımızın ‘eril değil adil bir yönetim’ anlayışı olduğunu ifade etmek isteriz. Eğer ekonomide birlik isek, ülkenin kalkınmasında birlik isek, yönetimde de birlik olunması gerektiğine inanıyoruz. Aklın cinsiyeti yoktur. Ama akılda birlik olunmalıdır. İş kadınlarının ve iş adamlarının birlikte başarıyı yakalayacağına inanıyoruz. Bu konuda anlatmaya gerek yok sloganıyla çıktık. Bu sloganı seçerken aslında son günlerde artık fenomen haline gelen bir video üzerinden yola çıktık. Ama işin aslı anlatmaya gerek olan çok şey olduğu.’
Toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınların iş yaşamında yüzde 9-10’luk bir oranda kaldığını ifade eden DİKAD Başkanı Reyhan Aktar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kadınların STK’larda baskın olduğuna inanmıyorum. Maalesef kadın hareketinin bir hak arama mücadelesinden ziyade STK’larda ve siyasette araçsallaştığını düşünüyorum. Bu konuda ciddi deformasyon yaşıyoruz. Bu, ülke açısından kaygı duyduğumuz bir konu. Kadın meselelerinin daha çok politik bir argüman olarak kullanıldığı, sorunların çözümüne dair herhangi bir ortaklaşma veya somut bir adım atılmadığı için bizler sadece o çok seslilikten yola çıkarak çok şey yapılıyormuş havasına giriyoruz. Bunu STK’larda ve siyasetçilerimizde görüyoruz. Burada esas olan samimiyettir. Samimiyet çok seslilikten değil çok şey yapmaktan geçiyor. Çok şey yapmanın yolu da yer vermek ve yol açmaktan geçiyor. Bu nedenledir ki siyasette ve işveren örgütlerinin yönetiminde kadınlar için kotanın olması gerektiğine inanıyoruz. Dileğimiz odur ki kota olmadan bir anlayışın hakim kılınmasıdır.
Diyarbakır, diğer kentlere göre kadın temsiliyeti konusunda daha iyi bir konuda. Yüzde 0’lık bir orandan bahsederken bugün Diyarbakır’da çıkan listelere baktığımız zaman birer veya ikişer kadın aday olduğunu görüyoruz. Rekabet konusunda liyakatı esas alan anlayıştan ziyade, cinsiyet temelli bir rekabete girilmesini yanlış buluyoruz.Mevcut durumda bu yıpratıcı anlayış hala hakim. Bu anlayış hem toplumsal anlamda, hem kadının yeri ve statüsü anlamında, hem de toplumun kazanımları açısından ciddi sorunlar yaratan bir anlayış. Burada esas olan şu; kadın girişimci oranımız düşük, bugün için erkeklerle eşit temsiliyetten bahsetme şansımız yok. Toplumun yüzde 50’sini oluşturuyoruz ama işverenlerimizin yüzde 50’sini oluşturamıyoruz.Kadın girişimci oranımız yüzde 9‘larda. Daha çok kadın girişimci için, yönetim kadrolarında da daha çok kadına ihityaç duyulduğudur.
Diyarbakır’da kadının iş gücüne katılmasının önündeki engellerden bir eğitim düzeyi, ikincisi de geleneksel aile yapısının burada baskın olduğunu gördük. Yani burada kız çocuğunu çalıştırmayan ailelerin İstanbul’da çalıştırdıklarını görüyoruz. Bunda mahalle baskısın etkili olduğunu ifade edebiliriz. Diyarbakır’daki eğitim düzeyimiz Türkiye ortalamasının çok altında. Mesleki anlamda yeterlilikte de çok gerideyiz. Kadın nüfusumuz yoğun ama nitelikli kadın iş gücümüz çok zayıf. Kadın nüfusu potansiyelinin bu yönde geliştirilmesi gerekmekte. Birinci öncelik eğitim olmalıdır. Çünkü bugün iş dünyasına katılan kadın işgücüne baktığımız zaman üniversite mezunu kız çocuklarının yüzde 70’inin üzerinde iş gücüne katıldığını görüyoruz. Hiçbir şey olmasa bile eğitim alan kadının özgüveninin ne kadar yüksek olduğunu, kadercilik anlayışından uzak, sorgulayan bireyler olduklarını görebiliyoruz. Evet kadın hareketi olarak Diyarbakır’da daha ileri düzeyde olabiliriz ancak eğer kadın girişimciliğinizde, eğer çocuk gelin oranınızda, eğer kadınların eğitim düzeyinde Türkiye ortalamasının altındaysanız yapmış olduğunuz siyasetinizde eksik bir şeyler var demektir.”